Elektronik Yüzyıl
VII. ÜNİTE: ELEKTRONİK YÜZYIL
YAŞAMIN İÇİNDE SOSYAL BİLİMLER
- İçinde insan olan ve topluma ait olan bütün unsurların incelendiği bilim
dalına sosyal bilimler denir.
- Sosyal bilimler; tarih, coğrafya felsefe, psikoloji, sosyoloji, arkeoloji,
antropoloji, ekonomi ve siyaset gibi birçok bilim dalını içine alan geniş bir
bilimdir.
- Sosyal bilimler hayatımızın her alanında vardır. İnsan, hayatında yaşadığı
değişim ve gelişimleri anlatabilmek için sosyal bilimlerden yararlanmak
zorundadır.
SOSYAL BİLİM DALLARININ TOPLUM HAYATINA OLAN ETKİLER
- Tarih: Toplumu etkileyen hareketlerden doğan olayları, zaman ve yer
göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişki ve bağlantıları ortaya koyan
bilim dalıdır.
- Tarih bilimi, geçmişe ait bilgiler sunarken aynı zamanda geçmişte yaşanan
olayların neden ve sonuçlarını değerlendirme fırsatı da verir.
- Sosyoloji: Bir toplumun örfünü, âdetini, yaşam biçimlerini, toplumsal olay ve
kurumlarını inceleyen bilim dalıdır. Sosyoloji, törelerimizi, inanış ve
düşüncelerimizi kısaca kültürümüzü incelemektedir.
- Sosyoloji ile uğraşan bilim insanlarına ise sosyolog denir. Sosyologlar,
toplum içindeki değerleri araştırır.
- Coğrafya: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin doğal özelliklerini, insan ile
doğal çevre etkileşimini konu edinen sosyal bilim dalıdır.
- Coğrafyanın konusu yeryüzüdür,İnsanlar ve diğer canlılar, yeryüzü dediğimiz
doğal çevrede yaşarlar. İnsanlar yaşadıkları çevreden etkilenirler. Ancak
uygarlık seviyesi yükseldikçe doğal ortamı etkilemeye, daha uygun hayat şartları
elde edebilmek için çevrelerini değiştirmeye çalışırlar.
- Coğrafya ile uğraşan bilim insanları çevre bilinci yüksek ve doğal çevrelerine
karşı duyarlı kimselerdir.
- Felsefe: Varlığın ve bilginin kaynağını bilimsel olarak araştıran bir bilim
dalıdır.
- Antropoloji: Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan insan iskeletlerini
inceleyerek insan ırklarını sınıflandıran bir bilim dalıdır.
- Arkeoloji: Uzak ya da yakın geçmişte yaşamış insan topluluklarının ve onların
oluşturdukları siyasi ve sosyal yapıların ve tüm maddi kültür varlıklarının
ortaya çıkarılıp incelenmesi ve insanlığın yararına sunulmasını amaçlayan bir
bilim dalıdır.
- Hukuk: Toplumsal ilişkileri düzenleyen, devletin yaptırım gücünü belirleyen
yasaların bütününü inceleyen bir bilim dalıdır.
- Ekonomi: İnsanların yaşamak için üretim yapma ve üretimi bölüşme biçimlerini
inceleyen bir bilim dalıdır.
İLERLEMENİN SINIRI YOKTUR
· İnsanoğlu, doğumundan itibaren sürekli doğayla mücadele halindedir. İlk
çağlarda, olumsuz yaşam koşulları (soğuk iklimler, vahşi hayvanlar) karşısında
insanlar çaresiz kalıyorlardı. Tarih boyunca insanlar sürekli olarak doğayı
kontrol altına almak ve doğaya hükmetmek için çalışmalar yapmıştır.
· Taşları yontarak kendilerine aletler yapan insanlar, daha sonraları ateşi
bularak doğaya hükmetme yolunda önemli bir adım atmışlardır.
· İnsanlığın, sürekli gelişim ve değişim içerisinde olması her geçen gün doğa
karşısında insanların üstünlüğünü artırmaktadır.
· İnsanların, doğada bulunan maddeleri kendi işlerine yarar hâle getirebilmek ve
yeni maddeler bulmak için kullandıkları farklı yöntemleri de içine alan
tekniklerin tümüne teknoloji denir.
· Teknolojinin ilk örnekleri taş baltalardır. İlkel insanlar vahşi hayvanlardan
korunmak amacıyla taş baltalar yapmışlardır.
· Teknolojinin ilerlemesi 18. yüzyılda sanayileşme faaliyetleri ile
gerçekleşti. Teknolojik ilerleme ve bilim alanında meydana gelen gelişmeler
günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir. Teknoloji ve bilimin bu hızla
ilerlemesi insan - doğa mücadelesinde, insanların daha avantajlı olmasını
sağlamaktadır.
· İnsanoğlu bugün geçmişe göre teknolojik açıdan daha ileri bir düzeyde
bulunmaktadır. Gelecekteki insanlar da bugüne göre çok daha iyi bir teknolojik
seviyeye sahip olacaklardır, ileriki dönemlerde bilim ve teknolojide çok önemli
gelişmeler yaşanacaktır. Yaşamı sürdürme ihtiyacı, insanlığı daima yeni
arayışlara yönlendirecektir.
· Son yıllarda bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ve bu
gelişmelerin gelecekteki insan yaşamı üzerine etkilerinden bazıları şunlardır:
NANOTEKNOLOJİ
- Çok küçük anlamına gelen Yunanca bir kelimeden türeyen nano, bir ölçü
birimidir ve milyonlarca parçayı gösterir. Nanoteknoloji genel olarak maddeyi
dolaylı olarak atom boyutuna yani "nano" boyutuna indirgeme işidir.
- 1974 yılında Tokyo Üniversitesi'nde Nario Taniguchi tarafından ortaya atılan
nanoteknoloji, mevcut teknolojilerin daha ileri düzeyde duyarlılık ve
küçültülmesine dayalı olarak hızla ortaya çıkan teknolojidir. Gelecekte bu
teknoloji muhtemelen moleküler nano büyüklüğündeki boyutlarıyla yapı
makinelerini ve mekanizmalarını da içerecektir.
- Nanoteknoloji ölçü olarak nanometre adı verilen bir ölçme birimini kullanır.
Her bir ölçüde 1 milyar nanometre vardır. Her bir nanometre 3 ile 5 atom
genişliğindedir. Ortalama, insan saç telinin kalınlığından elli bin kez daha
küçüktür.
- Nanoteknolojinin bir yönü de, süper küçük bilgisayarlar (bakteri
büyüklüğünde), milyarlarca dizüstü bilgisayar gücünde küp şeker büyüklüğünde
süper bilgisayarlar ya da günümüzün bilgisayarlarından daha güçlü belirli bir
büyüklükte masaüstü bilgisayar modelleri gibi nano boyutunda yapılabilmesidir
- Nanoteknoloji genel amaçlı teknoloji olarak adlandırılır. Gerçekleştirildiği
zaman, nanoteknoloji bütün sektörlerde ve toplumun her alanında önemli bir
yere sahip olacaktır. Daha iyi yapılmış, daha uzun süre dayanan, daha temiz,
güvenli ve akıllı ürünler evde, iletişimde, tıpta, ulaşımda, tarım ve
endüstrinin her alanında kullanabilecektir.
- İnsan vücudunda dolaşarak, kanser hücrelerini yayılmadan bulup yok eden tıbbi
araçlar üretilebilecektir.
- Elektrik veya bilgisayarlar gibi nanoteknoloji de hayatın her aşamasında
insanlara daha iyi olanaklar sunacaktır. Askerî alanda nanoteknoloji sayesinde
çok daha güçlü silahlar ve gözetleme araçları yapılacaktır.
- Nanoteknolojinin önemli yararlarından biri de sadece daha iyi ürünler değil,
aynı zamanda daha gelişmiş üretim araçları sunmasıdır. Bu teknoloji ile bir
bilgisayarda veri dosyaları toplanabilir ve çok düşük bir maliyette ya da
ücretsiz olarak istenildiği kadar kopyalanabilir.
- Bu teknoloji sayesinde üretim araçları katlanarak yeniden üretilebilecek ve
böylece nano fabrikası birkaç hafta içerisinde birkaç fabrikanın üretiminden
daha fazla üretim yapacaktır
İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ
- Her türlü bilginin topluma ulaşabilmesi için iletişim teknolojisinin gelişmiş
olması gerekir. 19. yüzyılda elektrikli telgrafın icadıyla iletişim çağı başladı
ve günümüzde gelişmiş iletişim araçları sayesinde dünyanın herhangi bir
yerindeki kişi ve kuruluşlarla bağlantı kurmak mümkün hâle geldi.
- İletişim alanında meydana gelen gelişmelerin hızlanmasını sağlayan temel
etken uyduların uzaya fırlatılması oldu. Bu uydular sayesinde iletişim
teknolojileri gelişti; televizyon yayın ağının genişlemesi ile haberlerin her
yere ulaşması sağlandı.
- İletişim alanında yaşanan en büyük gelişmelerden biri de telefondur. Telefon
Graham Bell tarafından 1876 yılında icat edildi. 1970'li yıllara gelindiğinde
evlerimize taşınabilir telefonlar girmeye başladı. 1983 yılında ise ilk cep
telefonu yapıldı. Günümüzde ise müzik ve görüntü kaydı yapabilen telefonlar
yaygınlaştı.
- Önceleri sadece sesin iletilmesi sağlanırken, günümüz teknolojisinde
görüntülü telefon ve internet ile ses ve görüntünün aynı anda dünyanın her
yerine iletilebilmesi sağlandı.
- Günümüz iletişiminde bilgisayarlar çok önemli bir yere sahiptir. Eskiden
sadece belli alanlarda ve belli kuruluşlar tarafından kullanılan bilgisayarlar
bugün oldukça yaygındır. Telefon ağı ile internete bağlanan bilgisayarlar sadece
bilgiyi depolamak için değil, alışveriş yapmak, otobüs bileti almak veya
uzaktaki bir kişiyle haberleşmek amacıyla kullanılmaya başlandı. İlk
kullanıldığı dönemlerde bilgisayarların boyutları çok büyükken günümüzde
dizüstü bilgisayar boyutuna gelindi.
- Türkiye, gelişen teknolojiye ve iletişim çağına ayak uydurabilecek alt yapıya
sahip ülkelerden biridir. Ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi haberleşmek
amacıyla gelişmiş teknolojiler kullanılmaktadır. Uzaya fırlatılan Türksat uydusu
ile kişiler ve kurumlar arasındaki bilgi alışverişi hızlı ve güvenli olarak
yapılabilmektedir.
ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ
- Bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeler ulaşım alanında da etkili oldu.
- Nüfusun artması, sanayinin gelişmesi ve büyük şehirlerin kurulması ile ulaşım,
üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu hâline geldi.
- Yüz binlerce insanın bir arada yaşadığı bir şehirde insanların işlerine,
okullarına veya ulaşmak istedikleri yere rahat, güvenli ve ekonomik bir şekilde
ulaştırılmasının gerekliliği ulaşım teknolojileri üzerinde çalışmalar
yapılmasını sağladı.
- 20. yüzyılda kara, deniz, demir ve hava yollarında ulaşımı kolaylaştıran büyük
gelişmeler yaşandı.
- Son yıllarda kara yolları yapımına büyük önem verildi ve otoyolların yapımı
hızlandı. Kara yollarının gelişmesine bağlı olarak motorlu taşıtlarda
modernleşmeye gidildi.
- Günümüzde demiryollarının modernleşmesine de önem veriliyor. Özellikle son
dönemlerde hızı çok fazla olan trenler yapılmaya başlandı. Örneğin; Japonya ve
Avrupa'da saatte 300 -500 km hızla hareket eden trenler sefere konuldu.
- Hızlı taşıma sistemlerinden olan metrolara da ihtiyaç her geçen gün
artmaktadır. Metrolar sayesinde insanlar gidecekleri yerlere daha kısa sürede
ulaşmaktadır.
- 20. yüzyılın ortalarına doğru deniz taşımacılığına olan talep de arttı. Büyük
gemiler yapıldı ve bunların hızları artırıldı.
- Son yıllarda havacılık alanında da büyük gelişmeler oldu. Yolcu uçaklarının
hızı arttı, buna bağlı olarak uçakların uçuş rotaları arttı, gelişen teknoloji
ile uçakların daha az yakıt tüketmesi ve gürültüsünün azalması sağlandı.
ARTIK KİMSE KAYBOLMAYACAK
- Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS), dünya üzerindeki kesin yerimizi tespit
etmemizi sağlar. GPS, konum belirlemek amacıyla son yıllarda yapılan en önemli
keşiftir.
- Geçmişte insanlar, yönlerini bulmak için doğadan yararlanıyordu. Konumlarını
Güneş'e ve yıldızlara bakarak hesaplıyorlardı. Günümüzde konum belirlemedeki en
önemli buluş, Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS)dir.
- GPS alıcısı her yerde bir sonraki durağımızın neresi olacağını, oraya ne
kadar uzaklıkta olduğumuzu, hangi yönde oraya ulaşacağımızı bulmamıza yardımcı
olur.
- Yeryüzündeki herhangi bir noktada GPS'nin çalışabilmesi için aynı anda en az
dört uyduyu görmesi gerekir. Bu da yörüngede en azından 25 uydunun
bulunmasıyla sağlanabilir. Şu anda yedekleriyle birlikte toplam 29 GPS uydusu
yörüngede dolaşmaktadır. Bu uyduların her biri günde iki kez Dünya'nın
çevresini dolaşmaktadır.
- GPS, kapalı alanlar ve su altı gibi sinyallerin alınmasının güçleştiği yerler
dışında dünya üzerinde her yerde çalışır. Tipide, yoğun siste, okyanus ortasında
bile çalışma özelliğine sahiptir.
- GPS'nin karada, havada ve denizde birçok kullanım alanı vardır. Kara, deniz,
hava ve demir yolu taşımacılığında insanlara büyük kolaylık sağlar. Ayrıca GPS
askerî ve sivil amaçlı olarak uzaya fırlatılan sistemlerden faydalanılarak
kullanılır.
ŞEHİRLEŞME
- İnsanlar beraber yaşayarak toplumu oluştururlar. Toplumsal yaşamın gelişmeye
başlaması insanların yerleşik yaşama geçmeleri ve ilk köyleri kurmaları ile
oldu. O dönemlerde nüfusun az olması nedeniyle şehirleşmeye pek ihtiyaç
duyulmadı.
- Günümüzde gerek teknolojinin ilerlemesi gerekse hızlı nüfus artışı
şehirleşmeyi zorunlu hâle getirildi.
- Özellikle sanayinin gelişmiş ve iş olanaklarının fazla olduğu şehirler çok
kalabalık bir nüfusa sahiptir. İnsanların bir arada, sorunsuz ve mutlu
yaşayabilmesi için düzenli bir şehirleşmeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle
ulaşım imkânları artırıldı ve altyapı hizmetlerine (su, kanalizasyon,
elektrik) önem verildi.
- Şehirleşmenin düzenli olduğu kentlerde insanlar daha rahat ve huzurlu
yaşayabilmektedirler.
NÜKLEER ENERJİ
- Nükleer enerjinin diğer adı atom enerjisidir. Maddenin en küçük birimi olan
atomun parçalanması veya birleştirilmesi ile ortaya çıkan enerjidir. Bu
enerjinin ana maddesi uranyum ve toryumdur. Ancak günümüzde bu enerji üretimi
sadece uranyumdan faydalanarak yapılmaktadır.
- Nükleer enerji ile ilgili araştırmalar Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
tarafından başlatıldı. Alternatif bir enerji kaynağı olarak düşünülen nükleer
enerji ile dünyanın ilk tanışması 1945 yılında Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki
kentlerine ABD tarafından atılan atom bombaları ile oldu. Bu durum nükleer
enerjinin silah olarak kullanıldığında olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi.
- Nükleer enerjinin daha çok barışçıl amaçlarla ve insanlığın yararına
kullanılmasını sağlamak için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.
- 1970 yılındaki petrol krizinden sonra bazı ülkeler enerji elde etmek amacıyla
nükleer çalışmaları hızlandırdılar. Ancak bu enerji çok dikkatli
kullanılmalıdır. Nükleer enerji tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilecek bir
özelliğe sahiptir.
NÜKLEER ENERJİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ
v Enerji elde edilirken çevreye yayılan gaz ve sıvı hâldeki atıklar çevreye
zarar verir. Bu atıkların su, hava veya toprağa karışması insan yaşamını
olumsuz yönde etkiler.
v Nükleer kazalarda radyasyon tehlikesi ortaya çıkar.
v Nükleer santrallerin kurulması, atıklarının depolanması oldukça pahalı bir
iştir.
v Dünyadaki enerji kaynakları kısıtlıdır ve farklı enerji kaynaklarına ihtiyaç
duyulmaktadır. Nükleer enerjiyi kullanacak olan ülkelerin çok dikkatli olması
ve atıkların depolanması konusunda çok titiz davranmaları gerekmektedir. Bir gaz
sızıntısı çevreye çok büyük zararlar verebilmektedir. Yakın dönemde meydana
gelen Çernobil kazasının yol açtığı (kanser, deri hastalığı) olumsuzlukların
izleri hâlâ devam etmektedir
TÜRKİYE'DE NÜKLEER ENERJİ
- Türkiye'de nükleer enerji çalışmalarını yürütmek amacıyla Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu kuruldu.
- Mersin (İçel) ilinin 150 km batısında Akkuyu mevkiinde Silifke Akkuyu Nükleer
Enerji Santrali kurulma aşamasındadır.
- Ülkemizde devlet nükleer enerji santrallerinin kurulmasında son derece titiz
davranmaktadır. Çünkü bu santraller çevreye zarar verdiğinden birtakım
olumsuzluklar yaşanmaktadır.
UZAY TEKNOLOJİSİ
- Sonsuz boşluk olarak tanımlanan uzayda yıldızlar, gezegenler, Güneş ve pek çok
gök cismi yer alır.
- İnsanlar ilk çağlardan beri bu gök cisimlerine ulaşmayı düşündü ve bu konuda
çalışmalar yaptı. Uçakların kullanılmaya başlaması ile bu düşüncenin gerçek
olması için ilk adım atılmış oldu.
- 19. yüzyılda roketler yardımı ile Ay'a gidilebileceği düşüncesi savunuldu.
- Alman, Rus ve Amerikalı bilim adamları uzay çalışmaları için roket geliştirme
yarışına girdiler. 1957 yılında Sputnik I adlı uzay aracı Ruslar tarafından
Dünya yörüngesine yerleştirildi ve böylece uzay çağı başlamış oldu. 1958 yılında
Amerikalı bilim adamlarınca uzay çalışmaları için kademeli roketler
geliştirildi. Bu çalışmalar sonucunda 21 Temmuz 1969 tarihinde Ay'a ayak
basıldı.
- Uzayın keşfedilmesi ile insan hayatında önemli değişiklikler oldu.
Bunlar:
1-Uzay bilimi olan astronomi, gözlemlere dayalı olmaktan çıkıp deneysel bir
bilim hâline geldi.
2-Gök cisimleri ve gezegenler hakkında bilgiler arttı.
3-Dünya'nın gerçek boyutları ölçüldü.
4-İletişim ve ulaşım teknolojileri gelişti.
GEN TEKNOLOJİSİ
- Son yıllarda, moleküler biyoloji ve gen teknolojisi alanlarında kaydedilen
büyük gelişmeler biyoteknolojideki hızlı değişim ve ilerleyişin itici gücü oldu
ve bu teknoloji, giderek çok daha fazla sayıda sanayi ve hizmet sektörünü
etkiler hâle geldi.
- Dünyada gen teknolojisi sağlık, genetik hastalıklar, bitkisel ve hayvansal
besin kaynaklarının iyileştirilmesi, verimin artırılması amacıyla
kullanılmaktadır.
- Bu teknoloji bilgisayar teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerin de
katkısıyla koruyucu hekimlik alanında birkaç yıl öncesine göre yeni
yöntemlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Fizyolojik sistemler ve insan
genlerinin daha iyi anlaşılması başta kanser, hepatit, böbrek yetmezliği gibi
hastalıkların önlenmesinde önemli bir aşama olacaktır.
- Genetik kökenli hastalıkların tedavisinde eksik olan genin yerine konması
olarak tanımlayabileceğimiz gen tedavisi yakın gelecekte kullanılmaya
başlanacaktır. Yapay dokuya organ üretimi, kök hücrelerin elde edilmesi gibi
gelişmeler insan hayatını olumsuz yönde etkileyen birçok hastalığa çare
olacaktır.
- Gen teknolojisi çalışmaları faydalı olduğu kadar, yüksek maliyetleri ile de
dikkatleri çekmektedir. Aynı zamanda, bu alanda yetişmiş uzman eleman ve
araştırmacı sayısının az olması, gelişmiş ülkeler dışındaki devletlerin bu
çalışmaları yapmalarını zorlaştırmıştır.
- Klonlama: Bitki, hayvan veya insan gibi yaşayan bir organizmanın (aslının
aynı) bir kopyasını yapmaktır. Bu faaliyetin amaçları tedavi ve çoğalma olarak
ikiye ayrılmaktadır.
- Tedavi amaçlı klonlama teknikleri kullanılarak; alzheimer (bunama), şeker
hastalığı, lösemi gibi hastalıkları tedavi etmek, genetik hastalıkları önceden
teşhis ederek iyileşmeyi sağlamak öncelikli hedefler arasındadır.
- Çoğalma amaçlı klonlama ise; tedavi amaçlı hastaya özel doku ve organ üretmek,
nesli tükenmekte olan hayvanların çoğalmalarını sağlamak, araştırmalarda
kullanmak üzere birbirinin aynısı hayvanlar üretmek için gerçekleştirilmektedir.
TIP VE YARDIMLAŞMA
Doku - Organ Bağışı ve Önemi
- Çeşitli hastalıklar ve kazalar sonucunda insanların çeşitli doku ve
organlarında bozulmalar meydana gelebilir. Bozulan doku ve organlar görevlerini
yerine getiremediği için bunların yerine yenilerinin nakledilmesi gerekir. Bu
olaya doku ve organ nakli denir.
- Doku ve organ naklinde, aynı kişinin sağlam dokularından ya da başka bir
kişinin doku ve organlarından faydalanılır. Ayrıca beyin ölümü gerçekleşen
kişilerin doku ve organları da nakledilebilir.
- Tıbbın gelişmesi ile kornea, kemik iliği, akciğer, karaciğer, kalp, böbrek,
pankreas gibi organların nakli yapılabilmektedir.
- Türkiye'de doku ve organ nakli yasal kurallara bağlanmıştır. 18 yaşını
dolduran ve akli dengesi yerinde olanlar bu bağışı yapabilirler. 18 yaşından
küçük olanların anne ve babalarından izin alması zorunludur.
- Daha önce organ bağışında bulunmamış olanlarda ve beyin ölümü gerçekleşenlerde
ise yakınlarının izni alınmalıdır.
- Organ bağışında bulunma dayanışma ve yardımlaşmaya verilebilecek en önemli
örnektir.
- Her insan kendi başına da gelebileceğini düşünerek organ bağışı konusunda daha
duyarlı olmalıdır.
KAN BAĞIŞI VE ÖNEMİ
- Kan, çok önemli fonksiyonları nedeniyle doku olarak kabul edilmektedir. Kan
bağışı, hastalıkların tedavisinde çok önemli bir yeri olan ve aranan kan elde
edilemediği takdirde başka alternatifi olmayan bir tedavi aracıdır.
- Kan yapay olarak üretilemez ve kanın kaynağı sadece insandır. Bu nedenle;
insanların hastalıklarını atlatıp sağlıklı olabilmeleri için kana büyük bir
ihtiyaç vardır.
- Vücuttan eksilen kan çok kısa bir süre içinde yenilenir. Kan bağışı kemik
iliği üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
- 18 yaşını doldurmuş sağlıklı herkes kan verebilir. Kan bağışının üst sınırı
yoktur. Erkekler, en sık 2 ayda bir, kadınlar ise en sık 3 ayda bir olmak üzere
ve yılda 4 üniteyi geçmemek koşuluyla kan verebilir.
- Kan torbaları, tek kullanımlık ve steril olarak imal edilmektedir. Bu
sebeple, kan bağışı sırasında kan bağışı yapan kişiye herhangi bir hastalık
bulaşması söz konusu değildir.
- Kan bağışının; kilo alma, zayıflama, halsiz kalma, kaşıntı ve bağımlılık gibi
yan etkileri yoktur,
- Günlük hayatımızda kullandığımız ilaçlar kana geçmektedir. Bu ilaçlardan
bazıları kan bağışı yapmaya engeldir. Kan bağışından önce eğer sağlık açısından
mecburiyet yoksa ilaç alınmamalıdır. Alınması durumunda ise kan verilip
verilemeyeceği kan merkezi doktorlarına danışılmalıdır.
- Hemen hemen tüm ameliyatlarda ve pek çok hastalıkta kan nakline ihtiyaç
duyulabilir.
- Bu nedene kan bağışında bulunmak hayat kurtarmak anlamına gelir.
BULAŞICI HASTALIKLAR
- Bulaşıcı hastalıklar ya da enfeksiyon hastalıkları, herhangi bir yolla insana
geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle oluşur.
Birçok kişinin hayatına mal olan veya sakat kalmasına neden olan hastalıklar
toplum açısından oldukça tehlikelidir.
- Hastalık yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, mantarlar olabilir. Bütün
bulaşıcı hastalıklar insana geçebilme özelliğine sahiptir, insandan insana,
hayvandan insana olduğu gibi topraktan da insana bulaşabilir.
Hastalıkların bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
1.Öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs
edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları),
2. Deri temasıyla,
3. Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası, yiyecek ve içecek eşyaları gibi
malzemeler vasıtasıyla,
4. Hayvanların insana hastalık taşımasıyla,
5. Uygun olmayan, mikrop bulaşmış yiyecek ve içeceklerin alınmasıyla (suyla
bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak
sayılabilir.),
6. Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe
hastalık bulaşması yoluyla insanlara hastalıklar bulaşabilmektedir.
- Bulaşıcı hastalıklardan bazıları; hepatit, difteri, çiçek, kızamık, tifo,
sıtma, menenjit, kolera, tifüs, tüberküloz, suçiçeği ve dizanteridir.
- Günümüzde insanları tehdit eden önem bir bulaşıcı hastalık da AİDS'tir. Hem
kan yolu ile hem de cinsel yoldan bulaşan bu hastalığın henüz tedavisi ve aşısı
yoktur. AİDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ilk defa 1981 yılında
Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedildi. AİDS hastalığı tamamen vücut
bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan hastalığa sebep olan virüs HIV (Vücut
Bağışıklık Sistemi Virüsü) adı veri mistir.
- Çağımızda henüz tedavisi olmayan bir diğer bulaşıcı hastalık da HEPATİT B
(Sarılık)dır.Bu hastalık kan yoluyla ve cinsel yolla bulaşır.
Hepatit B'den korunmak için;
· Aşı yapılmalı,
· Test edilmemiş kan kullanılmamalı,
· Bir defa kullanılan enjektörler atılmalı,
· Tıbbi aletler sterilize edilerek kullanılmalı.
· Tek eşlilik ve evlilik kuralına uyulmalı,
· Temizliğe önem verilmelidir.
AŞILAR
- Hastalığa neden olan virüs ve bakteri git mikropların bu özellikleri
zayıflatılarak veya tamamen yok edilerek geliştirilmiş biyolojik maddeler aşı
denir.
- Aşılar vücudumuza uygulandıklarında bağışıklık sistemimiz belli bir mekanizma
ile antikor oluşturur ve önlemini alır. Daha sonra aşısı olunan mikrop ile
karşılaşıldığında hastalık ortaya çıkma riski ortadan kalkar.
- Hastalıklardan korunmak için, en güven ve en ucuz yöntem kişilerin aşı
olmasıdır.
- İnsan vücudunu dış etkenlere karşı koruyan savunma sistemine bağışıklık denir.
- Vücudumuz kendi yapısını çok iyi tanır ve kendisine ait olmayan her türlü
yapıyı kolayca ayırt edip yok etmek için çeşitli mekanizmalar ge liştirir. Bu
mekanizmalardan biri bağışıklık sisteminin saptadığı mikrobun özelliklerini
belirleyip bunların yok edilmesini sağlayacak antikor adı verilen maddeyi
salgılamaktır.
- Her mikrop için ayrı özellikte antikor üret lir ve sistemin hafızasına
kodlanır.
- Bulaşıcı ve salgın hastalıklardan korunmak amacıyla yapılan önemli aşılar;
verem, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca, Hepatit B, grip, tetanoz ve
difteridir.
KUŞ GRİBİ NEDİR?
- Tavuk, kaz, ördek gibi kanatlı hayvanlarda kitlesel ölümlere yol açan ve
aslında bir hayvan hastalığının etkeni olan virüsün insanlarda ortaya çıkardığı
hastalığa kuş gribi denir.
- Kuş gribinde göçmen kuşlar virüsün doğal taşıyıcısıdır ve virüs göçmen kuşlar
aracılığıyla çok farklı merkezlerde kanatlı hayvanlara yayılır ve çok sayıda
ölüme sebep olabilir.
- Kuş gribinin on beş ayrı çeşidi vardır. Bunlardan üçü insanlarda hastalık
yapar. Türkiye ve dünyayı tehdit altına alan ölümcül kuş gribi virüsü H5N1
grubunda yer alır.
- Kuş gribi hastalığının insana bulaşması; hasta hayvanlarla doğrudan temas
edilmesi ya da hayvanların göz yaşı, burun akıntısı ve boğaz akıntısı sonucunda
ortaya çıkar.
- Kuş gribine yakalanan insanlarda görülen en önemli belirtiler; yüksek ateş ve
kuru öksürüktür. Hastalık, hiçbir belirti vermeden ayakta da geçirilebilir.
Hastaneye yatmayı gerektirecek kadar ağır seyreden vakalarda solunum yetmezliği
ile tehlike oranı yükselir.
- Henüz hastalığın tam bir tedavisi ya da aşısı bulunamamıştır.
- İyi pişmiş tavuk etinden insana virüs bulaşması mümkün değildir. 70°C'nin
üzerinde virüs etkisiz hâle gelir.
• Kuş gribinden korunmak için yapılması gerekenler:
• Hijyen kurallarına uyulmalı, eller sık sık bol su ve sabunla yıkanmalıdır.
• Kanatlı hayvan etleri ve yumurtaları iyice pişirildikten sonra tüketilmelidir.
• Hasta ve ölmüş hayvanlarla temastan kaçınılmalıdır.
• Ev hayvanları varsa çocukların dokunmasına engel olunmalıdır.
• Herhangi bir şüphe durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
EMEĞE SAYGI
Mevcut bilgi birikimleri ve deneyimlerden yararlanarak daha önceden bilinmeyen
yeni bir bilgiye ulaşma veya bu bilgiye ulaşma yöntemini geliştirmeye buluş
denir.
Yeni bir eser üretmek veya bir buluşa imza atmak çok fazla emek
gerektirdiğinden bu eserlerin yasa dışı yollardan çoğaltılmasını önlemek buluş
veya eser sahibinin haklarını korumak amacıyla patent ve telif hakkı kavramları
ortaya çıkmıştır.
PATENT
- Patent buluş sahibinin buluş konusu ürününü belirli bir süre üretme, kullanma
veya satma hakkıdır. Aynı zamanda bu hakkı gösteren belgeye de patent denir.
- Patent, endüstri alanındaki bir buluşun sahibine resmî bir organ tarafından
verilen ve bu buluşun belirli bir süre kendisinin izni olmaksızın başkalarınca
kullanılmasını engelleme yetkisi sağlayan belgedir. Bu belge, hak sahibine
belirli bir süre için buluşun başkalarınca kullanılması, satımı ve ithalini
engelleme hakkını sağlar.
- Patent hakları buluş yapmayı özendirmekte, teknoloji transferlerini
sağlamakta ve ülkelerin sanayi planlama ve stratejilerinin belirlenmesinde rol
oynamaktadır.
- Buluş sahibi buluşunu gerçekleştirmek için emek, zaman ve para harcamaktadır.
- Patent belgesi, buluş sahibine belirli bir süre için üçüncü kişilerin
müdahalesi olmadan işletme (kullanma, üretme ve satma gibi) hakkını
vermektedir.
Patent Tescili İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?
o Yenilik sağlaması,
o Tekniğin bilinen durumunun aşılması,
o Sanayi alanında uygulanmasıdır.
NOT: Ülkemizde özgün çalışmalar yapan insanların haklarını korumak amacıyla
Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur.
TELİF HAKKI
- Bir düşünce veya sanat eserini ortaya koyan kişinin bu eserden doğan
haklarının tümüne telif hakkı denir.
- Telif hakkına sahip olan kişi veya kuruluş, o eserle ilgili ekonomik hakların
yanı sıra eserin sahibi olduğunu iddia etme ve esere verilebilecek zararları
engelleme hakkına sahip olur. Eserin çoğaltılması, kiralanması, radyo ve
televizyonlarda yayınlanması gibi haklar da telif hakkı kapsamındadır.
- Sembolü çember içinde © veya ® harfleri ile gösterilir. Bu işaretlerin
bulunduğu ürünler, o ürünlerin tescilli birer marka olduğunu ve yasalarla
korunduğunu gösterir.
- Devlet yasalarla sanatçıların haklarını koruma altına alır(Anayasamızın 64.
maddesi).
- Devlet, sanat eserlerini korumak için bu konuda "Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu", "Video ve Müzik Eserleri Kanunu" gibi yasalar çıkarmıştır.
- Ülkemizde telif hakkı, 1951 yılında çıkarılan "Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu" ile düzenlenmiştir.
Bandrol (Denetim Pulu):
- Kaset, Kitap, Cd, Vcd, Dvd, gibi süresiz yayınlarda telif ödemelerini ve
eserlerin tescillerini kontrol altına almak için Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından verilen baskılı minik etikete verilen addır
- Üzerinde bandrol olan ürünler o üründen devletçe belli bir vergi alındığını
göstermektedir
Bu konuda dört önemli ilke yer almıştır. Bunlar:
1-Eser sahibinin haklarının korunması,
2-Eser sahibinin haklarıyla ilgili süre,
3-Kamunun eserden yararlanmasının sağlanması,
4-Eserle ilgili yasal ve toplumsal yaptırımdır.
- Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre; eser sahibinin haklarını koruma süresi
yaşadığı süreden sonra 75 yıldır. Böylece eser sahibi öldükten sonra eserle
ilgili hakları, yakınlarına miras olarak kalmaktadır.
KORSANA HAYIR
- Türkiye'de eserlerin yasal olmayan yollardan çoğaltılmasının önüne geçebilmek
için çeşitli yasalar çıkartılmıştır.
- Telif ve patent haklan saklı olan ürünler yasal yollardan temin edilmelidir.
- Günümüzde yasal yollar dışında çoğaltılan ve satılan kitap, CD, kaset,
bilgisayar yazılımı gibi bandrolsüz ürünlere korsan denilmektedir.
- Korsan ürünlerinde bandrol olmaması yani bu ürünlerin vergisiz olması
fiyatlarının çok ucuz olmasını sağlamaktadır. Bu olay korsana olan ilgiyi
artırıcı etki yapmaktadır. Hangi nedenle olursa olsun korsan ürünlere rağbet
etmemek gerekir. Korsan ürün almak, eser sahibinin haklarını çiğnemek ve
emeğine saygı duymamak, aynı zamanda devlete ekonomik olarak zarar vermek
anlamına gelmektedir.
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR
Atatürk'ün Bilim ve Teknolojiye Verdiği Önem
- Atatürk, ilerleme ve çağdaşlaşmayı her zaman temel prensip olarak kabul
etmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için de yol gösterici olarak akıl ve bilimi
esas almıştır. Atatürk, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fendir.’’ sözüyle
bunun önemini belirtmiştir.
- Atatürk'e göre; bilim, öncelikle özgün bir kültür ortaya çıkarmanın aracıdır.
O, bilimi toplumun gelişimini engelleyen bozuklukların giderilmesinin ve millî
bir kimlik oluşturulmasının etkin bir aracı olarak görür.
- Atatürk, ülkemizin kalkınmasının bilim ve teknolojiden geçtiğini bilmekteydi.
Bu amaçla yeni kurulan Türkiye'de araştırma enstitüleri oluşturulması
gerektiğini düşünerek bu faaliyetlere hız kazandırdı.
- Bunlardan bazıları; Ankara'da Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü (1921),
Adana Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü (1924), Rize Çay Araştırma Enstitüsü
(1924), Eskişehir Tarımsal Araştırma Enstitüsü (1926), Ankara Refik Saydam
Hıfzısıhha Enstitüsü (1929)dür.
- Atatürk'ün isteği üzerine 1935 yılında kurulan Maden Tetkik ve Arama
Enstitüsü (MTA) ile tarım ve sanayi sayımı yapan İstatistik Umum Müdürlüğü
Atatürk'ün bilim ve teknolojiye verdiği önemi ortaya koyan kurumlar
arasındadır.